Alışkanlıklar ile İş Akışı

Sonbaharın gelmesiyle (hala sonbahara kadar biraz zamanımız var), düşüncelerim artık verimlilikle ilgili konular etrafında dönüp duruyor. Sürekli dikkatimi çeken konulardan biri, alışkanlıklar ile iş akışları arasındaki farktır.Çoğu insan kişisel verimliliklerini tartıştığında genellikle görevleri yönetmelerine yardımcı olan alışkanlıklarını geliştirmeye odaklanırlar. Örneğin, günlerini etkili bir şekilde yönetmek için e-posta ile ilgili görevleri gruplandırmak.Ancak burada başka kilit bir nokta var: iş akışlarınız. Çalıştığınız konuları ve işin nasıl yapıldığı üzerinde belirleyicidir.Örneğin, reklam ajansında proje yöneticisiyseniz ve gününüzün çoğunu, müşteri sorularına cevap bulmak için ekip üyelerine e-posta göndererek geçiriyorsanız, bu, asenkron, yapılandırılmamış iletişimin önemli bilgileri almanın tercih edilen yöntemi olduğunu varsayan varsayılan iş akışıdır.İş akışları, verimlilik açısından alışkanlıklardan daha önemli olabilir, fakat genellikle göz ardı edilirler.Çoğu insan için, iş hayatlarını yönlendiren iş akışları genellikle büyük bir niyet veya plan olmadan tesadüfen oluşan süreçlerdir.Geleceğine inanıyorum ki, bu süreçlerin analizinden elde edilen avantajlar büyüktür.Aynı ajans yöneticisine tekrar bakalım. Gelen kutusunu yönetme alışkanlıklarını geliştirmek sadece belirli bir dereceye kadar fayda sağlayabilir, fakat temel iş akışı asenkron, yapılandırılmamış iletişim gerektiriyorsa.Öte yandan, bu süreç nesnel bir şekilde analiz edildiğinde, daha iyi alternatifler ortaya çıkabilir.Ajans yöneticisi, dikkat sermayesinden en yüksek getiriyi elde etmek için, tüm soruların yanıtlarını etkili bir şekilde alabilmek ve gelecek adımları planlayabilmek için iletişim yerine günlük 12:00 ve 16:00 gibi belirli saatlerde iş arkadaşlarıyla 10 dakikalık senkronize toplantılar yapmanın daha iyi olabileceğine karar verebilir.Sadece görevlerle baş etmeye yardımcı olan alışkanlıklara odaklanmak yerine, iş akışlarınızı değerlendirmek için biraz daha fazla zaman harcayın.
Sonbaharın gelmesiyle (hala sonbahara kadar biraz zamanımız var), düşüncelerim artık verimlilikle ilgili konular etrafında dönüp duruyor. Sürekli dikkatimi çeken konulardan biri, alışkanlıklar ile iş akışları arasındaki farktır.Çoğu insan kişisel verimliliklerini tartıştığında genellikle görevleri yönetmelerine yardımcı olan alışkanlıklarını geliştirmeye odaklanırlar. Örneğin, günlerini etkili bir şekilde yönetmek için e-posta ile ilgili görevleri gruplandırmak.Ancak burada başka kilit bir nokta var: iş akışlarınız. Çalıştığınız konuları ve işin nasıl yapıldığı üzerinde belirleyicidir.Örneğin, reklam ajansında proje yöneticisiyseniz ve gününüzün çoğunu, müşteri sorularına cevap bulmak için ekip üyelerine e-posta göndererek geçiriyorsanız, bu, asenkron, yapılandırılmamış iletişimin önemli bilgileri almanın tercih edilen yöntemi olduğunu varsayan varsayılan iş akışıdır.İş akışları, verimlilik açısından alışkanlıklardan daha önemli olabilir, fakat genellikle göz ardı edilirler.Çoğu insan için, iş hayatlarını yönlendiren iş akışları genellikle büyük bir niyet veya plan olmadan tesadüfen oluşan süreçlerdir.Geleceğine inanıyorum ki, bu süreçlerin analizinden elde edilen avantajlar büyüktür.Aynı ajans yöneticisine tekrar bakalım. Gelen kutusunu yönetme alışkanlıklarını geliştirmek sadece belirli bir dereceye kadar fayda sağlayabilir, fakat temel iş akışı asenkron, yapılandırılmamış iletişim gerektiriyorsa.Öte yandan, bu süreç nesnel bir şekilde analiz edildiğinde, daha iyi alternatifler ortaya çıkabilir.Ajans yöneticisi, dikkat sermayesinden en yüksek getiriyi elde etmek için, tüm soruların yanıtlarını etkili bir şekilde alabilmek ve gelecek adımları planlayabilmek için iletişim yerine günlük 12:00 ve 16:00 gibi belirli saatlerde iş arkadaşlarıyla 10 dakikalık senkronize toplantılar yapmanın daha iyi olabileceğine karar verebilir.Sadece görevlerle baş etmeye yardımcı olan alışkanlıklara odaklanmak yerine, iş akışlarınızı değerlendirmek için biraz daha fazla zaman harcayın.
Show original content

2 users upvote it!

0 answers